Bugün sabah PKK’nın kendini feshettiği haberi sevinçle karşılanırken Cemil Ufuk Bakırçay feshin anlamsızlığını 10 maddeyle anlatıyor
12 Mayıs 2025 Cemil Ufuk Bakırçay
Batılı ülkeler ve İsrail’in tam desteği ile silahlanan, büyütülen, finanse edilen, Suriye, Irak, İran ve Türkiye’de silahlı faaliyet gösteren kanlı terör örgütü Marksist-Leninist PKK, bugünkü yayınlarda silahları bırakıp kendisini feshettiğini ilan etti. Bu haber büyük bir gelişme, tarihe geçecek an olarak kamuoyuna sunuldu, “misyonunu” dolduran örgütün böylelikle ortadan kalktığı iddia edildi.
Kuşkusuz bu sevinç gösterilerinin gerçekte bir karşılığı bulunmamaktadır. Türkiye’de ve bölgede etnik kaynaklardan beslenen bir Marksist-Leninist ağın devam ederek, bu topraklar üzerinde soykırımcı Siyonist oluşumla müttefik bir diktatörlük kurma hayallerinin sürmekte olduğu aşikardır.
PKK’nın kendini feshetmesinin ilanına yönelik temkinli olunması gerektiği konusunda ilk bakışta 10 madde ortaya konabilir.
Temel “Karadeniz yemeklerini sırala” diye sorana, “bir, hamsi helvası” deyince “dur orada, diğerlerine gerek yok” demiş. Suriye PKK’sının bu sözde kutlu günde yer almaması demek, bütün kutlamaların anlamsız olduğu demek. Türkiye için bu barış sürecindeki temel hedef Suriye’deki muazzam PKK kolunun silahsızlanması, Siyonist rejimin Suriye’yi karıştırma bahanesiyle semirttiği sözde SDF örgütünün ortadan kalkması, Suriye’de Türkiye ile dost ve güçlü bir hukuk devletinin kurulması, Türkiye’nin üsleneceği bir Şam’ın zamanla işgal altındaki topraklarını geri almasıdır.
Bunun dışında PKK’nın feshi bizi ilgilendirmemekte. Çünkü zaten şehitlerimiz ve gazilerimizle, SİHA’larımız ve roketlerimizle iyice zayıflattığımız PKK’nın Türkiye, Irak ve dağılmış İran kolunda eskisi gibi bir tehlike bulunmuyor. Suriye PKK’sıysa, YPG, PYD, SDF gibi uydurma isimler altında, DAEŞ’le savaştı bahanesiyle ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve Yahudi devleti tarafından binlerce tır dolusu silah ve mühimmatla dişine kadar donatılmış, sözde eğitim akademilerinde Amerikan, Avrupalı, Siyonist özel kuvvetleri tarafından eğitilmiş, onbinlerce teröristi bulunan kanlı bir ordudur. Türkiye için anlamlı olan PKK feshi, Suriye PKK’sının feshidir.
PKK’nın ağır silahlı ana gövdesi Suriye PKK’sının “alakamız yok, biz Es Diğ Ef, onlar Pe Ke Ke” dediği bir “barış süreci” manasızdır. Dolayısıyla aşağıdaki 9 maddenin, yani Irak PKK’sıyla yapılan anlaşmanın fazla önemi de bulunmamaktadır.
İngiltere ve İRA arasındaki anlaşma başta olmak üzere devletler ve terör örgütleri arasındaki uzlaşmalara bakıldığında en önemli konunun silahların belirlenmesinin ardından, o silahların teslimi ya da kontrollü imhası olmuştur. Ancak bu süreç iki kategoride şu durumda anlamlı değildir. İlk kategorik sorunlar grubu silahsızlanmanın yürütülme biçimidir. Türkiye’de ayrıntılı bir silah cephanesi belirlenmemiş, Kuzey Irak’takilerin ise Irak Kürdistan Özerk Yönetimi’nde teslimatından bahsedilmiştir. Kuzey İrlanda durumunda yardımlaşabileceği veya depolayabileceği üçüncü bir güç bulunmazken, Irak’taki silahların iyilerinin teslimden evvel Suriye PKK’sına nakli kolayca mümkündür. Ayrıca silahların sayılarının tek taraflı belirlenmesi ya da örgütün elindeki eski silahları teslime hazırlanması olasılığı da silahsızlanmadaki muğlaklığın altını çizmektedir.
Ancak daha da önemli olan kategori, 1990’lardaki Hayırlı Cuma anlaşmasında İngiltere ve İRA arasında yapılan ve hep model alınan silahsızlanmanın günümüz teknolojisi ve stratejisinde anlamını büyük ölçüde yitirmiş olmasıdır. Günümüzde küçük bir terörist hücre bile sivillere yönelik büyük etki verebilecek SİHA’larla, doğaçlama patlayıcılarla, üç boyutlu yazıcı baskısıyla imal edilecek otomatik silahlarla saldırabilir. Silahlanmak için artık Soğuk Savaş dönemindeki gibi milli fabrikalara ve tedarik zincirlerine ihtiyaç bulunmamakta. Dolayısıyla 2025 yılında Irak PKK’sının elindeki AK-47 benzeri tüfekleri araya bir kaç eski RPG’yi de katıp bırakmasına “örgüt bitti” demek, sadece Kandil Dağı’ndan yükselen kahkahalara neden olur.
PKK’nın müfettişlerce takip edilen yasal ve nizami bir partiymiş gibi sözde olağanüstü kongrede kendisini feshetme kararı almasının hukuki hiç bir anlamı bulunmamaktadır. Böyle bir kararı esas almak, çoluk çocuğu topluca katleden, gencecik öğretmen kızlarımızı öldürerek kendine isim yapmış, kaçırdıkları çocukları istismar etmiş, tecavüzlere, uyuşturucu ticaretine dayalı, en önemlisi de siyasi süreçlerde karşı tarafı aldatma temeli üzerine kurulu Leninizm ideolojisindeki bir partiyi, adeta yasal bir parti konumuna yüceltmek, saygınlaştırmaktır. Oysa PKK istediği her şeyi söyleyebilir ve sonra aksini yapabilir. Yegâne esas olan yaptıklarıdır; sözde parti kongresindeki sözde resmi kararları değildir.
PKK’nın kendini feshetmesinin anlamsızlığı, sayıları sayfalar alacak abuk sabuk örgüt kısaltmaları, hücre kısaltmaları, siyasi kol kısaltmalarında görülebilir. PKK’nın silahlı kolları da TBMM kolları da yıllar boyunca aynı gün içinde kendilerini feshedip yeni bir isim ve yönetim görünümüyle aynen devam etmişlerdir. Dolayısıyla bir terör ağının kendisini feshetme kararının önemi olduğunu ancak yanlı kişiler düşünebilir. Geçmişte ERNK, KCK, vs. bir sürü isim üreten PKK, yani sözde Kürdistan İşçi partisi, sadece bizim için sürekli kullandığımız isimdir. Nitekim Suriye’deki birbiriyle ilgiliyiz demeyen YPG, PYD, SDF ve diğer başka komiteler, oluşumlar bulunmaktadır. Bunlar aynı oluşumdur.
PKK’nın güvenilir olmaması, amiyane tabirle kahpe olması da onu İRA’dan farklı kılan bir diğer özelliktir. İRA, kökleri yüz yetmiş yıl önce gelişip Osmanlı’nın müdahalesiyle biten Patates Kıtlığı adlı İngiliz soykırımına dayanan, yüz yıllık bir bağımsızlık hareketidir. Verdikleri sözleri tutmasıyla, hedeflerinin net olmasıyla bilinmektedir. PKK ise 1970’li yıllarda Sovyetler bloğu tarafından kurulmuş, 1980’lerde İngiltere ve sonrasında ABD denetimine geçmiş, son dönemde Gazze’deki soykırıma katılmak için 2.000 dolar maaşla Netanyahu’ya eleman yolamış yedi kocalı Hürmüz’dür. İçinde fraksiyonlar, etki grupları bulunan, disiplini zayıf, suç örgütleriyle içi içe, kaçırılan çocukların kamplarda, ele geçirilmiş DAEŞ ailelerinin kadın ve çocuklarının Suriye’de toplama kamplarında kullanıldığı, YPG/SDF kolu içinde kayıtlı, bayraklı sapık tugayların bulunduğu şeytani bir örgüttür. Güvenilirlik kavramının tam zıddıdır.
Aynı şeyin aynı şartlarda yinelenmesinden farklı sonuç beklemek hata olur. 2014-15’teki “barış süreci” ya da “açılım” denen dönemde karşılıklı sevgi çiçekleri verilmiş, Türkiye’de terörün bittiği dile getirilmişti. Oysa PKK, STK’lar adı altında faaliyet gösteren yabancı istihbaratlarla tam koordinasyon içinde “aptal TC devletini nasıl kandırdık” parolasıyla bir iç savaşa hazırlanmakta, şehir savaşları için siperler kazmakta, terörist toplayıp eğitimlerini artırmakta, Suriye için sıçramasını da düzenlemekteydi. Bunlar 2015 yılı ortasında meydana çıktı. Bugün de davulu zurnası daha az olsa da benzer bir dönemden geçerken, PKK’nın benzer bir hazırlıkta olmayacağını, özellikle de ana silahlı gücü Suriye kolu ayakta dururken söylemek çok zor.
PKK ile yapılan bu sözde barışta önemli maddelerden biri de kimin terörist olup kimin “suça karışmamış” olduğundaki belirsizlik. Diyarbakır askeri üssünden kalkan uçağı gözlemleyip Kandil’e bildiren PKK’cı, yakalanmamasına rağmen bombayı otobüsün altına yerleştiren, askerleri otogarda izleyip istihbaratı veren, alınan silahları nakleden, bunlar için haracı toplayıp vermeyince tehdit eden, kısaca resmi kayıtlarda adı geçmeyen bütün PKKcılar serbest kalacak. Bunlar öğretmen, imam, avukat, pedagog, yenidoğan ünitesi doktoru ve hemşiresi olarak Türkiye toplumuna doğrudan katılabilecek. Tahkikat ve derinlemesine sorgulamalar yapılmayacağından, kimin suçlu olup olmadığının PKK’nın vereceği “özeleştiri” raporlarıyla belirleneceğinden, 1980’lerden bu güne kadar PKK katliamlarına, suçlarına karışmış, kendi aralarında FETÖ bağlarından daha fazla bağlantı bulunan onbinlerce suç makinası, toplumsal hayatın her alanında aralarında sağlam bir örgütsel bağla, zihinlerindeki Marksist-Leninist Materyalist ölüm ideolojisiyle, örgütte beyinlerine işlenmiş etnik intikam duygularıyla halkın arasına karışacaklar.
Tıpkı PKK’nın bütün gücünün bugün toplandığı Suriye PKK’sının feshedilmemesi gibi PKK’nın ideolojik gücünü oluşturan Avrupa’daki odaklar, bunların haraç toplama kaynakları, propaganda ve Türkiye aleyhine yıkıcı faaliyet yapma grupları da anlaşmanın dışında. Kuşkusuz bunlar vasıtasıyla yapılacak baskıları, PKK ve onun TBMM kolu “diasporaya söz geçiremiyoruz” diyerek konu dışı bırakacaklar. Almanya’da, Hollanda’da, İsveç’te üst düzey siyasetçileri hatta başbakan adayları bulunan PKK, İngiltere, Fransa, Yunanistan, Avusturya, Belçika gibi ülkelerdeki kollarıyla örgütün istendiğinde yeniden sahaya sürülebilecek gücünü de uluslararası bağlarını da koruyacak.
PKK yalnızca siyasi bir terör örgütü değil, 1990’lardan bu yana eroin, esrar ve diğer uyuşturucu maddeleri Avrupa’da ve Türkiye’de dağıtan, üretim ve tedariğini sağlayan, eğlence merkezleri, turizm firmaları, nakliye şirketleriyle ayakta tutan bir mafya teşkilatı koluna da sahiptir. Bu kol, İngiltere, Almanya, Benelüks ülkeleri ve tabii Türkiye’deki suç örgütlerinde ağırlığa sahiptir. Bunlar sadece yasadışı ticaret yapmamakta, aynı zamanda baskı ve tehditle, cinayetlerle haraç paraları toplamaktadır. Türkiye’deki yasadışı işlerde, ya da yasal görünümlü ihale mafyası, çek senet mafyası, nizamnâmelere aykırı kolay kar eden inşaat projelerinde hakimiyeti bulunmaktadır.
Bunlar PKK’ya 40 yıldan uzun süredir komisyonlar ödemektedir. Sözde fesholunan PKK’nın bu haraçları, Türk ve Avrupa suç piyasasındaki ağırlığını bırakacağını beklemek gerçekçi olmaz. Örneğin eski PKK teröristlerince kurulan Yenidoğan Çetesinin yakalanmayan parçalarının, PKK sağlık sektörü oluşumunun, bugün öğlen saatinden itibaren PKK’ya maddi desteğini keseceğini de çocuklarımızı sadistçe öldürmeye son vereceklerini de beklemek saflık olur.
Bunların dışında PKK’nın Türkiye toplumunu kendi istediğine uygun bir kıvama getirmesine, adeta mantar türü yabancı bir parazitin içine girdiği organizmayı kendine elverişli, kendine uygun üretime başlayacak hale sokması gibi, Türkiye’de de kültür hayatında, ilk ve orta öğretimde, akademik kurumlarda, basın ve yayın sektöründe, basımevi ve kitabevlerinde, güzellik salonu ve dövme evlerinde, oyuncu ve senaristleri belirleyen menejerlik şirketlerinde, son 15 yılda bütünleşen eski sol grupların, Soros liberallerinin, eşcinsel örgütlerinin, AB proje fonu müdavimlerinin ve etnik ayrılıkçıların ortaklığıyla, Türkiye kültür ve kamuoyunu belirleyen, son dönemdeki toplumsal ahlaki çöküşün nedeni olan kanserli bir doku belirmiştir. Adı şu an için DEM parti olan PKK TBMM vekillerinin bir bölümü silahlı terörden değil bu yumuşak kültürel oluşumdan gelmiştir. Örneğin ölümü ardından milli kahraman mertebesine taşınan Sırrı Süreyya Önder bu oluşumlardan birinden, PKK doktrinleriyle uyumlu dizi senaryosu yazımı alanından siyasete yükseltilmiştir.
Tanımlanması güç olan bu yumuşak tabaka, taktik olarak kendileriyle anlaşanları desteklemekte, siyasi baskı oluşturmakta, siyasi partilerin içine sızmakta, toplumu dönüştürmektedir. Kısaca bir yandan Türkiye’nin sosyal bağlarını her gün daha da eritmekte, bir yandan da PKK’ya maddi manevi destekte bulunmaktadır. Bunlar devam etmekle kalmayacak, aralarına katılacak dağ kadrolarıyla daha da güçlenecektir.
Bütün bunların ardından yukarıdaki dokuz maddenin hepsi geçersiz bile olsa, örgütün Suriye kolu îmâna gelip silah bıraksa bile, yıllarca ağır eğitim görmüş, savaşmış, ideolojik olarak beyinsel dönüşüm geçirmiş onbinlerce kadro tek bir emirle bir anda eski mevkilerine dönebilir, bir kaç hafta içinde Tel Aviv’den, Washington’dan, Londra’dan yollanacak silah, mühimmat, para, istihbarat ve güncelleme eğitimiyle hızla yeniden PKK terör nizamında yerlerini alabilirler. Buna mukabil terörle mücadeleyi bırakmış, uzman kadrolarını dağıtmış, eski PKK üyelerini toplumun her yerine serpiştirmiş bir Türk devletinin şu anda bulunduğu üst düzeye yeniden bir anda dönmesi kolay olmayacaktır.
Bu nedenlerden dolayı PKK’nın kendini feshetmesi haberi gerçekte anlam taşımamaktadır. Ağır silahlı Suriye PKK’sı bir ordu halinde hala devam edecekse zaten ciddiyetten uzaktır.
Sözde YPG, SDF ya da SDG adlarını kullanan Suriye PKK’sının içinde faaliyet gösteren yabancı savaşçı ağırlıklı Eşcinsel Müfrezeden savaşçılar, Rakka önünde “işte bu homolar faşistleri öldürür” pankartıyla zafer pozu veriyor. Gelen tepkiler ardından manga lağvedilmiş, diğer sözde birliklerin içine dağıtılmış, Suriye PKK’sı artık Eşcinsel Müfrezeye sahip olmadığını açıklamıştı.
