Kutsal topraklardaki beklenmedik seller, doğrudan mesajı almamız için son bir uyarı mı? Burhanettin Akbora yazıyor.
Burhanettin Akbora
Uzun yıllardır görülmemiş büyüklükte sellerle karşı karşıya kalan Hicaz’daki liman kenti Cidde’de hafta sonu etkili olan şiddetli yağmur yağışları nedeniyle Batı Suudi Arabistan’da birçok ana yol sular altında kaldı. Hicaz’da çok sayıda araç sele kapılarak sürüklendi. Arabistan medyasında yayınlanan görüntülerde, şiddetli yağış nedeniyle Cidde’deki caddelerde yüzlerce aracın oluşan derelerde sürüklendiği görüldü.
Milli Meteoroloji Merkezi, Cidde’yi etkisi altına alan yüksek miktarda yağışların çok şiddetli olduğunu bildirdi. Yağışlar sadece 8 saat sürdü ancak 2009’dan bu yana Cidde’de görülen en yüksek miktardaki sağanaklar oldu. Mekke dahil Hicaz’daki belediyelere başkent Riyad’daki hükümetin emriyle onbinlerce ek personel gönderildi.
Sellerde ölümler var
Geçtiğimiz yıllarda Necd bölgesinde de yaşanan beklenmedik sellerin ardından kurulan Milli Meteoroloji Merkezi Uyarı Sistemi, şiddetli yağış nedeniyle Cidde’yi en üst düzeyde uyarmıştı. Buna rağmen beklenenin üzerinde şiddette yağışlar kenti felç etti. Cidde yerel kurumlarının ekiplerini seferber etmesi ve saha ekiplerinin suyun hızlı bir şekilde tahliyesi için çalışmasına rağmen çok sayıda araç hasar gördü.
Cidde’de haftasonunda 2 kişi sellerden hayatını kaybettiği bildirilmişti. Cidde’deki bazı mahallelerde su taşkınları yaşandı, evler hasar gördü, okullar kapatıldı, uçuşlar durduruldu. Şiddetli yağış nedeniyle Müslümanların kıblesi olan Kabe’nin yer aldığı kutsal Mekke topraklarında birçok yol ve tünel kapatılmıştı.
Kontrol altına alınan sel felaketi sonucu ölümlerin artmaması en büyük beklenti. Bununla birlikte çok az yağış olmasıyla bilinen Suudi Arabistan’ın son yıllarda Küresel Isınma ve İklim Değişimi sonucunda beklenmedik sellerle boğuşması dolaylı yönden kendi ürettiği hidrokarbon gazlarına dayalı enerjinin başta sanayi ülkeleri olmak üzere dünyada yaygın kullanımıyla ilişkili.
Yok oluşun ayak sesleri mi?
Karbon gazları sera etkisi denen işlevi göstererek dünyaya giren güneş ışınlarının atmosferden geri yansımasını engellemekte. Bu nedenle atmosferde karbon diyoksit ve özellikle de metan gibi gazların oranını çok olmaması gerekiyor. Karbon, fotosentez yapan bitkilerce ve onları yiyen hayvanlarca canlı, organik yapılara çevriliyor. Bunlar öldüklerinde de katı halde toprak altında birikiyor, zamanla hidrokarbon gazlarına dönüşüyor. Böylece mükemmel bir dengeyle karbon yeraltında saklanıyor.
İnsanlar yeryüzündeki mükemmel sistem sayesinde depolanan bu karbon rezervlerini çılgınca açığa çıkarıp yaktıkları son dönemde, karbon yüzmilyonlarca yıl ardından yeniden dünya sistemini bozmaya başladı.
“Öküzün o…ndan n’olcak?” yaklaşımı
Metan, karbondiyoksitten çok daha etkin bir sera gazı. Amerika gibi anormal et tüketen ülkelerdeki fabrika-çiftliklerde güneş görmeden, hareket etmeden zalim koşullarda yaşayan yüzmilyonlarca hayvan, metan gazı üretiyor. Genlde öküzün gazından ne olur diye halk bunu istihzayla karşılamakta ancak Amerika gibi ülkelerdeki anormal hayvan fabrikalarını bunlardaki sayıları ve başta Amerikanlar olmak üzere Batılıların et israfını bilmiyorlar.
Gerek sanayileşmiş ülkelerin anormal boyutlardaki hidrokarbon enerji tüketimi, gerekse sekiz milyar nüfusun giderek artan et tüketimi, atmosferdeki sera gazlarını etkisini artırmakta.
Cennetin cehenneme dönüşmesi gibi
Bu şekilde devam ederse, bilim adamları dünyanın hassas dengesinin bozulacağını ve 21. yüzyılda başta bir kaç derece ısınmanın bütün sistemi çökerterek binyılın ilk bölümünde 10 derecelerde ısınmalara, ardından da yüzlerce derece ısınmalara dönüşerek yeryüzünü tıpkı bir zamanlar çok ılıman olan Venüs gezegeninde bir milyar yıl önce yaşandığı gibi adeta bir cehenneme çevrilebilecek, bütün yaşamı yok edecek. Kutsal topraklarda bile meydana gelen bu gibi bitmez tükenmez felaketler de Ahir Zaman işaretleri olarak insanlığı sürekli uyarmakta.
